Ads Top

Çark

              Balkonundan şehri seyrediyorsun. Şehrin gözlerine değen kısmı soğuk, kumrular göğün sonsuz çarkında dönüyor, uzağa gitmek istiyorlar nereye olduğu fark etmez. Tek farkın onlardan 'Bilinç' denen şu illet. Sıcak ana rahminden alıp acıya doğuran seni. Gömleğinin sol üst cebinde beraat almayı bekleyen kırmızı Tekel 2000 paketi. Hani şu yırtılan paketlerden, babaannenin evine götüren seni, boz rengi kırlentlere, dedenin tütün kokulu gömleğine, naftaline ve sıcak sıcak kızarmış pişilere. Kolunu yakmıştı yeni çıkan saçlarını okşayan deden henüz sen çok küçükken keşke yine yaksa yeter ki yanımda olsa diye düşünürken çakmağının titrek alevini yaktın. Duman ince ince kıvrıldı balkonundan, simsiyah elbisesi içinde bir balerin gibi döne döne. Evin kasvetinden sıkılıp çıktı gökyüzüne, kamufle olmak için yağmur bulutlarının arasında. Ah şu zıkkım yok mu ki, yanacağını bile bile aşık olan aleve. Bir bırakmadı peşini hangi sokağa sapsan, hangi bedene karışsan izbe otel odalarında. Telefonuna gelen bir bildirim uyandırdı seni düşlerinden "Akşama boş musun kardeşim birer bira içelim?"En yakın arkadaşın görmek istemiş seni, cumartesi gecelerini promile veyahut kafeine endekslemiş küçük burjuva rutinleri, dert varsa anlatılacak yoksa çok küçük bir ayrıntı çığ gibi büyütülerek yeni dertler yaratılacak, kadınlardan, futboldan, ekonomiden konuşulacak ve son olarak "ne olacak bu memleketin hali" isimli bölüm sonu canavarı sahne alacak. Perde kapanacak. Her şeye rağmen kabul ediyorsun  çünkü sokağı özledin. Siyah sweetshirt, siyah kot, spor ayakkabı, parfüm ve bilimum kendini beğendirme metalarıyla donandın. Sokaktasın, anaokulundan sonraki en temel okulda. Ekmeğini çıkartmaya çalışan inşaat işçileri, kağıt toplayıcılar, sabahdokuzakşambeşler* , kapitalizme sövüp şirkete giderken Starbucks'a uğramadan ayılamayanlar. Kalbi kırık çiçekçi dükkanları, iyi içiciler kırmızı Tuborg'u almışlar ellerine. Trans bireyler sağ salim dönme derdinde evlerine, tramvay yavaş yavaş ilerlemekte bilinmezliğe. Laleliden dünyaya giden bir tramvayda olmak istedin Süreya ile birlikte sen ki şiirden damıtılmış gözyaşlarının insanı. Mekana geldin, sarı loş ışık içeriyi aydınlatırken şıkı şıkır giyinmiş insanlar gülüşüyor kendi aralarında. Alkolü ve hayatı bu kadar ciddiye almalarına şaşıyorsun ya neyse. Arkadaşın yerinden kalkıp sarılıyor sana, iki fıçı bira patlamış mısır ikramıyla masaya geliyor. Kafanda kurguladığın tüm cümleler yatağını bulup köpük köpük akıyor bira bardaklarının içine. Bilindik sohbetler bitti, haftaya bir daha sözü alınarak veda safhasına geçildi. Eve doğru yollanırken sallana sallana, selam vererek mahallenin bıçkın delikanlılarına evin sokağındaki tekel bayiiye uğradın. Reenkarnasyona uğramış Tekel 2000 paketi gömlek cebindeki yerini aldı, iki bira şişesi siyah poşetin karanlığına karıştı. Doyamadın n'apacaksın. Balkondasın. Çark döndü, aynı tekerleğin içinde savrulan bir sıçan gibi başladığın yerdesin. Bu sefer evin kasvetli atmosferine eşlik ediyor iki şişe soğuk bira. Tek olmanın, kalabalıklar içinde dahi tek olmanın ve arkadaşının yanından ayrıldığında gelen boşluğun galaksisinde kayan birer yıldız hayallerin. Şehir aynı, sokak lambaları aynı, sen aynısın, aşağıdan geçen bir Doğan slx'in teybinden tercüme ediyor Sezen dilinin ucuna gelen cümleleri: " Yalnızlığım, yollarıma pusu kurmuş beklemekte. - Acılar, gözlerini dikmiş üstüme nöbette."

Hikmet Benol 28.12.24


*Dipnıot: Kelimeleri birleşik yazma tekniği, Oğuz ATAY'IN ironik dilinin bir örneğidir. Kendisini çok sevdiğim için ufak bir selam çakmak istedim.


Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.