10 Mayıs 2025 Cumartesi

Entelektüel düşünce ve birikim üzerine bir deneme

          Herkese selamlar, bugün amatör olarak şiir ve edebi yazılar karalayan bir blogger olarak, bir üniversitesi öğrencisi olarak ve en önemlisi halen daha entelektüel birikim sağlama çabası içinde olan bir genç olarak buradayım. 

İlkokul veya anaokulunda klişe olarak büyüyünce ne olacaksın sorusu yöneltilir çocuklara. Tüm çocuklar somut meslekler üzerinden giderler doktor, avukat, pilot vb. Aslında tüm bu seçimler statükonun ve toplumun bize dayatmasıdır. Ben fikirsel anlamda daha soyut yerlerde gezdim halen daha bu hald devam eder. Çünkü soyut, somuttan kaçmanın en güzel yoludur bazen. Gelelim ana konu olan Entelektüel düşünce, birikim ve pek tabii ülkemizde bu konunun nasıl anlaşıldığı hususuna. Böyle derin bir konuda yorum yapmak bir gencin ne haddine diyeceksiniz ki haklısınız. Burası bir blog ve burada yalnızca fikirlerimi beyan ediyorum. Gerisi takdir-i ilahi. Bazen altına bir Harley Davidson alıp hayatın keşmekeşinden kopup güneye, Fethiye, Olimpos, Kaş gibi tatil beldelerine kaçıp kaygısız birkaç gün geçirmek istersin. Kaçma temasını şiirlerimde de sık sık işlerim çünkü kaçamama problemi bence 21. yüzyılda küçük burjuva kesimin ayağına vurulmuş prangalardan biridir. İşte entelektüel birikim oluşturma isteği bireyin düşünsel prangalarından kaçma girişimidir ve bu kaçma ne yazık ki bitmeyen bir yolculuktur . Camusun da eserinde üzerinde durduğu Sisifos metaforundan bir tümevarım yapacağım. Bilmeyenler için özetlemek gerekirse Sisifos Zeus tarafından cezalandırılır ve cezası Hades derinliklerinden bir kayayı sonsuza dek bir tepenin doruğuna yuvarlamaktır. Burada takdire şayan olan hiçbir zaman başaramayacığını bilen Sisifosun çabasıdır. Bu çaba mutluluk verecektir.İşte entelektüel düşünce de budur. Çabalamanın, öğrenmenin, araştırmanın verdiği haz bireyi entelektüel tatmin noktasına ulaştıracaktır. Bu işin ülkemizdeki yorumuna ve tahliline geçersek iş diyorum çünkü Ferhan Şensoy Usta'nın dediği gibi var olmak ağır iştir. Zannımca fikir üretmek de ağır iştir. Öncelikle okumak meselesine değinecek olursam, okumak Tabi ki belirli bir noktaya bireyi taşıyacaktır. Fakat mesele çok okumaktır pek tabii fakat okurken de nitelikli okumaktır. Birey zevk aldığı edebi eserlere veyahut düşünsel metinlere yönelirken, klasikleri de okumalı ve yalnızca kitapla sınırlı kalmayıp makale, gazete, dergi ve hatta mizah da okumalıdır. Bir ülkenin politik kronolojisi mizah dergileri ile pek tabii takip edilebilir. Zamanla yetkinleşen okur, bir kitapçıya adım attığında dimağını besleyecek eserleri otonom bir şekilde bulacaktır. Çok okumak mı çok gezmek mi klişesine her ikisini de yaparak cevap verir entelektüel adayımız. Çünkü gezmek de almasını bilene okumak kadar çok şey öğretecektir. Biraz musikiye değinmek istiyorum çünkü aklımı meşgul eden olgulardan biridir. Batılı bir aydın pek tabii klasik müzik ile kendini yetiştirip zevk alabilir ve fakat bu klasik müzik olgusu neden senelerdir entelektüel gelişimin bayrağı gibi dalgalanmıştır bu topraklarda. Türk aydını, Batı aydınına göre daha çeşitli enstrümanlar dinler ve daha zengin bir müzikal yelpazesi olabilir. Tanzimattan beri süregelen batılılaşma olgusu ile klasik müzik adeta ithal edilmiştir. Chopin, Bach, Mahler dinleyen bir birey kendini toplumdan ayrı marjinal bir yere konumlandırır. Klasik müziğin zekayı geliştirdiğine dair makaleleri savunur, bunun reklamını yapar. Türk aydını ise bu insanları yüceltir, arabesk veya halk müziği dinleyen kitleyi yerin dibine sokar, alt tabaka görür. Halbuki arabesk ve halk müziği enstrümantal anlamda doğunun zenginliğini yansıtır ve çok geniş bir yelpazedir. Entelektüel birey tek bir yönle sınırlı kalmamalıdır, kalırsa o yönün bağnazı olup çıkar. Batıdan aldığı düşünsel sermayeyi doğudan, kuzeyden, güneyden de almalıdır. Brecht de okumalıdır, Cemal Süreya da, Yaşar Kemal da Steinbeck de. Mahler de dinleyebilir Müslüm Gürses de. Toplumdan soyutlanmamalı, günlük hayatı arabesk olan topluma klasik müzik dayatmamalıdır. Bir yandan da bireye dönmeli kendini geliştirmeye durmadan devam etmelidir. Bu olgular sanatın ve bilimin tüm  dalları için geçerlidir.Entelektüel birey yüzünü ne sadece diğer ülkelere ne kendi ülkesine dönemez. Enternasyonal bir biçimde hareket etmelidir çünkü tarih ona bu sorumluluğu yüklemiştir. 

H.B 10.05.25


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder