Vedat Türkali Usta'nın 1974 yılından yayınlanan ilk romanı ayrıca ödüllüdür. Dilim döndüğünce, kalemim erdiğince, entelektüel dimağımın yettiği kadarıyla değerlendireceğim. Roman, 1960 İstanbulunda Demokrat Parti döneminin Türkiye'sinde adeta bir mengene içinde geçen. Bu fırtınalı ortamda başkarakter Kenan açısından fırtınalı tek ortam politik saha değildir aynı zamanda bireysel kaygılar ve pek tabii aşktır. Yazarın burada alegorik olarak kullandığı yasak aşk ögesi, bunu konu alan diğer romanlardan ayrı olmakla beraber kanımca Büyük Usta Oğuz Atay'ın Tehlikeli Oyunlar eserindeki aşk hikayesine paraleldir. Keza orada yer alan Sevgi ve Bilge karakterleri Hikmet'in eşi ve sevgilisidir ve biri mantığı bir kalbi temsil eder. Bir Gün Tek Başında romanında da benzer şekilde Nermin karakteri eşine bağlı, anaç, sadık, koşulsuz şartsız seven gerektiğinde kocası için ideolojisinden bile sapabilecek kadar kalbinin sesini dinleyen biridir. Günsel ise bir o kadar idealist, zeki, edebiyatla uğraşan dolayısıyla okumuş, eğitimli ve felsefe öğrencisi olmasıyla pek tabii mantıklı bir sevgili portesi çizer. Kenan roman boyunca aslında Nerminden yani gelenekten, sıcak yuvasından kopmaya çalışır ve koptuğu an da malum olay olur. Günsel ise Kenan'ı gerektiğinde ideolojik açıdan tenkit etmeye ve karşısına almaya kadar gider. Bu karanlık atmosferde politik ortam çalkalanırken bir yelkenli gibi yanında bireyi de aşkı da ölümü de yaşamı da alıp götürür. Öğrenci olayları, İnönü'nün seyahatleri, İstanbul Üniversitesi olayları hatta 28 Nisan Turan Emeksiz'in öldürülmesi olayını dahi görürüz (bknz. Katlime Ferman). Bunca olayın arka planında yalnız bir emekli edebiyat öğretmeni ve kitapçı Kenan'ın kendi ve ailesiyle hesaplaşmalarını, travmalarını, geçmişini, oportünizmini, kaygılarını, aşka, cinselliğe ve ülkesine nasıl bir gözle baktığını görürüz. Çok spoiler veremiyorum çünkü çok zevk aldım ve herkesin okumasını temenni ediyorum, devam. Bu olayları ve olayların arka planındaki aşk hikayesini ben Dünya Edebiyatı kültlerinden Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği romanına benzettim. Tabi bu benim şahsi fikrim doğruluğunu okurların takdirine bırakıyorum. Şahsi olarak Oğuz Atay kitaplarından sonra ilk defa edebi olarak bu kadar tatmin olmuş hissettim. Evet 608 sayfa evet göz korkutuyor ama kesinlikle Tutunamayanlar gibi ağır değil, okuyucuyu içine çeken bir romandır. Roman yazıldığı dönem büyük yankı uyandırmış ayrıca Demokrat Parti dönemi açısından belgesel niteliği de taşımaktadır. İlgisi olanlar benim de çok beğendiğim 32. Gün Demirkırat belgeselini izleyip dönem hakkında derinleşebilir. Roman 1974 yılında yayınlandıktan sonra Milliyet Yayınları Roman Ödülü ve 1975 yılında Orhan Kemal Roman Ödülü kazanmıştır. Hem bireyi hem toplumu ustalıkla anlatan roman ayrıca sinemamızda da yer edinmiş kendisi de sol görüşlü bir oyuncu olan Hamam Sınıfı Sınıfta Kaldı filminin Semra hocası Semra Özdamar'ın elinde görünmektedir.Aşağıya kapak fotoğrafı olarak yerleştireceğim. Yeni yazılarda görüşmek üzere herkese keyifli okumalar.
Çok başarılı ustaca bir kalem ✏️ seni seviyoruz ve biliyoruzki sen daha üstlere gideceksin 🐞🐦
YanıtlaSil